Tevhid Yolumuz

Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.(BAKARA 62.)

Tevhid Yolumuz

İMANI BOZAN ŞEYLER






İMANI BOZAN ŞEYLER

 
İslama nasıl girilir?
Lailahe illallah'ın manası Allah'ın tarif ettiği  şekilde  bilen, kalbiyle tasdik, diliyle ikrar eden ve hayatını her yönüyle bu düstura göre düzenleyen,ayrıca imanın diğer şartlarına genel olarak bilip de inanan   kişi İslam'a girmiş sayılır.   
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
 
"Ey Eba Hureyre! Bu bostanın arkasında kalbi yakinen şeksiz inanarak "Lailahe illallah"a şahadet eden her kime rastlarsan, onu cennet ile müjdele."
 
 (Buhari Müslim)
   Utban b. Malik(r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
 
"Kıyamet gününde Allah, kendi rızasını gözeterek Lailahe illallah diyen kimseye cehennemi haram kılar."(Buhari - Müslim)      
  Osman(r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle  dediği rivayet edilmiştir:
 
   " Kim Lailahe illallah'ın manasını bilerek ölürse cennete girer." (Müslim)  
            Ubade b. Samid (r.a)'dan Rasulullah'ın söyle dediği rivayet edilmiştir:
 
"Kim Lailahe illallah'a şehadet edip Allah'ın tek olduğuna ve ibadette biç bir ortağı bulunmadığına hz. Muhammed (s.a.s)'in O'nun kulu ve rasulü olduğuna hz. İsa (a.s)'ın Allah'ın kulu, rasulü ve O'dan bir ruh olduğuna, "ol" kelimesinin hz. Meryem'e yönettiğine, cennet ve cehennem hak olduğuna şehadet ederse, ne yaparsa yapsın, Allah onu cennete sokar."
 
 (Buhari Müslim)
 
Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yi İslam'a Daveti
Ali b. Ebi Talib Rasulullah'ın evine gitti. Onu namaz kılarken gördü ve: "Bu ne, ya Muhammed?"diye sordu. Rasulullah (s.a.s):
 
"Allah'ın kendine seçtiği elçilerini gönderdiği din. Seni de bir olan Allah'a inanmaya ve ona ibadete, el-Lat ve el-Uzza'yı da inkar etmeye davet ediyorum" buyurdu. Ali:
"Bu daha önce duymadığım bir şey. Ebu Talib'e söylemeden hiçbir şey yapmam" dedi. Rasulullah (s.a.s) daha risaletini ilan etmeden onun bu sırrı açığa çıkarmasını hoş görmedi ve ona: "Ya Ali! Müslüman olmazsan meseleyi gizli tut." tembihinde bulundu. Ali o gece bekledi. Sonra Allah Ali'nin kalbine müslüman olma aşkını düşündü. Sabahleyin Rasulullah (s.a.s)'e geldi:
"Sen bana ne teklif ettin ey Muhammed?" diye sordu. Rasulullah (s.a.s) ona:
 
"Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve O'nun da otağı bulunmadığına inanacaksın. El-Lat ve ElUzza'yı reddedeceksin. Benzerlerinden uzak duracaksın" dedi. Ali söylenenleri kabul etti ve müslüman oldu. Ali, babası Ebu Talib'den kendisine bir zarar gelmesi kokusuyla bekledi. Müslüman oldugunu ondan gizledi (Siyet İbni Hişam, İbn Kesir)
 
Ebu Bekr es Sıddık (r.a)'in Müslüman Oluşu :
Bir gün Ebu Bekr Rasulullah (s.a.s)'e rastladı ve: "Kureyş'in  söylediği doğru mu? İlahlarımızı terk etmişsin.Bizi akılsızlıkla itham ediyormuşsun, babalarımızı tekfir ediyormuşsun" dedi. Rasulullah (s.a.s):
 
"Ey Eba Bekr!Ben Allah'ın rasulü ve nebisiyim.Beni, risaletini tebliğ etmem için gönderdi. Seni Hak olan Allah'a davet ediyorum. Vallahi bu bir gerçektir.Seni bir olan, şeriki olmayan, , kendisinden başkasına ibadet edilmeyecek olan Allah'a, O'na itaat üzere olmaya davet ediyorum" cevabını verdi. Ebu Bekr'e Kur'an okudu. O da hiç tepki göstermedi, inkar etmedi ve müslüman oldu. Putları inkar etti, benzeri şeyleri söküp attı. İslam gerçeği ikrar etti. Ebu Bekr inanmış, tasdik etmiş bir kimse olarak geri döndü. (Siyret İbn Kesir)
 
Halid İbn Said'in Müslüman Oluşu:
Halid b. Said bir gece uykusunda, Allah'ın bildiği kadar geniş bir ateşin kıyısında durduğunu ve babasının kendisini onun içine iterek düşürmek ister gibi davrandığını, Rasulullah'ın ise hemen belinden kavrayarak onu, ateşin içine düşmekten koruduğunu gördü. Gördüğü bu rüyadan çok korktu. Kendi kendine: "Vallahi her halde bu hak ve gerçek bir rüyadır" dedi. Hz. Ebu Bekr'e rastlayınca rüyasını anlattı. Hz. Ebu Bekr:
"Hakkında hayırlı olmasını dilerim. İşte Rasulullah (s.a.s)! hemen gidip ona tabi ol! Ona tabi olur, İslamiyet'e girer, onun yanında bulunursan, o seni ateşe düşmekten korur, baban ise cehennemliktir!" dedi.
Halid b. Said Ciyad mevkiinde Rasulullah (s.a.s)'i buldu. "Ya Muhammed! Sen nelere davet ediyorsun?" diye sordu. Rasulullah (s.a.s):
 
Bir olan ve ortağı olmayan Allah'a iman ve ibadete, Muhammed'in de O'nun kulu ve rasulü olduğuna inanmaya; işitmez, görmez, hiçbir zarar veya yarar vermez, kendisine tapınanları da bilmez bir takım taş parçalarına tapmaktan ki sen de onlara tapmaktasındır vazgeçmeye davet  ediyorum!" buyurdu. Bunun üzerine Halid b. Said: "Ben şehadet ederim ki Allah'tan  başka ibadete layık ilah yoktur! Yine şehadet ederim ki sen de Allah'ın resulüsündür!" dedi. Rasulullah onun müslüman olmasına sevindi."(Siyret İbnİ Kesir)
Rasulullah (s.a.s) amcası Ebu Talib'i İslam'a davet ederken ondan sadece "Lailahe illallah" demesini istemiştir. Çünkü Ebu Talib bu kelimenin manasını çok iyi biliyordu. Bunu kabul eseydi manasını kabul ederek söyleyecekti. Zaten Ebu Talib'in ölümü sırasında Rasulullah onu İslam'a davet ettiği zaman orada bulunan Abdullah b. Ebi Umeyye ve Ebu Cehil'in ona çıkmaları ve: "Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?" demelerinin sebebi de budur.
Rasulullah (s.a.s)'in "Lailahe illallah" dendiğinde manasını anlayan Araplara seslenişi ve daveti, onların kabul etmelerini söylemek şeklinde oluyordu.
Müseyyeb b. Hazn (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Ebu Talib'de ölüm alametleri belirdiği zaman Rasulullah (s.a.s) geldi. Amcasının yanında Ebu Cehl İbni Hişam ile Abdullah b. Ebi Umeyye'yi buldu. Rasulullah (s.a.s) Ebu Talib'e:
 
"Ey amcam! Lailahe illallah de, kıyamet gününde kendisiye sana şehadet ve şefaat edebileceğim bu kelimeyi söyle" buyurdu:
Ebu Cehl ve Abdullah b. Ebi Umeyye:
"Ey Eba Talib! Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?" diye bundan menettiler. Rasul'u Ekrem, amcasına Kelime i Tevhidi arza devam ediyordu. Diğer ikisi de mütemadiyen o sözlerini tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebu Talib, bunlara söylediği son söz olarak:
"O (yani ben) Abdulmuttalib'in milletti üzeredir." dedi. ve Lailahe illallah demekten çekindi. Rasulullah (s.a.s):
 
"İyi bil amcacığım! Yemin ederim ki ben, hakkında mağfiret dilemekten nehy olunmadıkça herhalde Allahu Teala'dan senin için af ve mağfiret dilerim" dedi. Bunun üzerine Allah (c.c):
 
"(Kafir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlar açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar (Allah'a) ortak koşanlar için mağfiret dilemek ne nebiye yarışır ne de inanlara." (Tevbe:113) ayetini inzal etti. (Buhari Müslim)
Rasulullah (s.a.s)'in "Lailahe illallah" dendiğinde anlamayacak olanları ki o zaman için bu kimseler Arap olmayan ya da Arapça'yı bilmeyen kimselerdir bu kimseleri İsleme davetti, üplesiz böyle olmuyordu.Onun Arap olmayan halkların krallarına gönderdiği davet mektupları bu gerçeği te'yid etmektedir.
Rasulullah (s.a.s)'in bu mektupların tümünde tevhidi, muhatap olan kimselerin anlayabileceği şekilde açıklaması yada tevhidin anlaşılmasının gerekliliğini net bir şekilde vurgular.
Rasulullah (s.a.s)'in Hrakl'e gönderdiği mektup şöyledir:
 
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum'un büyüğü Hrakl'e...
 
Hidayete uyanlara selam olsun. Ben, seni İslam davetiyle davet ediyorum. Müslüman ol ki kurtuluşa eresin. Müslüman ol ki, Allah senin ecrini iki katı versin. Eğer bu davetimi kabul etmezsen, Hıristiyan çiftçilerin günahı senin boynunadır.
 
"Ey Kitap Ehli! Ancak Allah'a kulluk etmemiz, O'na hiçbir şeyi eş koşmamamız, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin. Eğer yüz çevirirlerse bizim müslüman olduğumuza şahid oyun, deyin."(Alİ İmran:64) (Buhari Müslim)
Bütün ehli sünnet alimleri ittifak etmişlerdir ki "Lailahe illallah, Muhammedun Rasulullah'ın manasını bilip kalbiyle tasdik eden ve diliyle ikrar eden ve bu şehadeti bozacak söz, fiil ve inanca sahip olmayan kişi İslam'a girmiştir. Aynı şekilde bütün alimler ittifak etmişlerdir ki, bu iki şehadeti söylemekle beraber buna ters düşecek söz, fiil, ve inanca sahip olan kişi ölmeden önce tevbe etmezse sonsuza kadar cehennemde kalacaktır.
Mesela "Lailahe illallah Muhammedun Rasulullah" deyip namaz, oruç, hac gibi ibadetlerini yerine getiren; fakat "Kur'an ve sünnet bu çağda tatbik edilemez" diyen Allah'ın kanunları dışındaki kanunları kabul eden veya ona muhakeme olan, Rasulullah'ın sünnetini inkar edip, yalnız Kur'an'a iman eden kişi kafir olmuştur. Rasulullah'ın sn nebi olduğuna inanmayan  Kur'an'ın bazı ayetlerini hata bir kelimesini, hatta icma ile sabit olan bir harfini inkar eden kişi de kafir olmuş olur.
Eğer kişi şehadeti söylemeden önce şehadeti bozacak bir fikre sahipse veya bir dine veya cemaate bağlı ise müslüman olabilmesi için şehadeti getirmeden önce bu bozuk olan inancından uzak olmasını söylemesi, ondan sonra şehadet getirmesi gerekir.
Aynı şekilde Lailahe illallah Muhammedun Rasulullah'a inandığı halde Rasulullah (s.a.s)'in .bütün insanlar için gönderildiğini kabul etmeyip yalnızca Araplara gönderildiğinde inanan kişinin İslam'a girebilmesi için yalnızca şehadeti söylemesi ona yetmez. Bu kişi zaten Muhammed (s.a.s)'in Allah'ın nebisi, rasulü olduğuna inanıyordu. Bu kişinin müslüman olabilmesi için Muhammed'in bütün insanlığa gönderildiğine inanması şarttır.
Alimler ittifak etmişlerdir ki bir kişinin İslam'a girmeden önce mevcut olan bozuk söz, fiil ve inancından uzaklaşıp, ondan sonra şehadeti getirmesi lazımdır. Aynı şekilde İslam'a girdikten sonra, herhangi bir sebeple mürtet olan  kişinin de tekrar müslüman olabilmesi için küfrüne sebep olan u bozuk söz, fiil ve inancından vazgeçmesi lazımdır. Mesela zekatı inkar eden kişi zekatı kabul ederse, faiz veya zinanın haramlılığını inkar eden kişi bunların haram olduğunu kabul ederse tekrar İslam'a girer
 
                  Mü'min Nasıl Kafir Olur:
Daha önceki konuda kafirin nasıl müslüman olacağını açıkladık. Müslüman olan kişi ya inancında sebat eder ve müslüman olarak ölür yada inancında sebat etmeyerek, bir akım söz, fiil veya inançlardan dolayı dinden çıkar, kafir olarak ölür.
Hayatlarının sonuna kadar müslüman olarak kalan kimselerin  çeşitli mertebeleri vardır; ihsan edenler, kendi nefislerine zulmederek haram işleyenler, hesapsız cennete girerler, az hesapla cennete girenle ve cehenneme girdikten sonra girerler.
Ehli sünnet alimleri ittifak etmişlerdir ki Muhammed (s.a.s)'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet getirdiği şeylere iman ve tasdik ettiği müddetçe kıblemize yönelen kimselere müslüman der ve onları mü'min olarak isimlendiririz. Herhangi bir günahtan dolayı işlediği günahı helal saymadığı müddetçe kıblemize yönelenlere tekfir etmeyiz.
 
Bu kaidenin genel açıklaması şöyledir:
Allah (c.c) insanların imana girebilmesi için  şehadeti bir giriş kapısı kalmıştır. Bu giriş kapısı daha önce açıkladığımız gibi şehadeti bilerek tasdik, ikrar ve bunu bozmayacak amellerdir. Kim bu kapıdan girerse daha önce kabul ettiği şeyleri bozacak bir söz, fiil veya inanç ortaya koymadan İslam'dan çıkmaz.
Lailahe illallah'ı bozacak inanç, söz ve amellerin dışındaki diğer günahları işleyen kişi, bu amellerin haramlılığını kabul ediyor, meşrulaştırma durumuna gitmiyor ve bu günahları işlediğinde pişmanlık duyuyorsa islediği günahlarından dolayı kafir olmaz. Tevbe etmeden ölürse bu kişinin durumu Allah'a kalmıştır. Dilerse onu affeder, dilerse ona azab eder.
Allah (c.c) söyle buyuruyor:
 
"Allah kendisine ortak kosulmasını asla bağıslamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur." (Nisa:116)  
 
"Onlar fena birşey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlamasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? Onlar, yapıklarında bile bile ısrar etmezler."
(Ali İmran:135
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol